İletişim Başkanı Altun, AA’nın “Kanıt” belgeselinin galasında konuştu

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "İsrail'in hem Filistinlileri hem de hakikati sorumsuzca katlettiği bir ortamda, Türkiye olarak biz, susmayacağız, medyamızla konuşacağız.

İletişim Başkanı Altun, AA’nın “Kanıt” belgeselinin galasında konuştu

İletişim Başkanı Altun, AA’nın “Kanıt” belgeselinin galasında konuştu

 

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "İsrail'in hem Filistinlileri hem de hakikati sorumsuzca katlettiği bir ortamda, Türkiye olarak biz, susmayacağız, medyamızla konuşacağız. Hakkı, hakikati haykırmaya devam edeceğiz." dedi.

 

İletişim Başkanı Altun, Anadolu Ajansının (AA) İsrail'in Gazze'de işlediği savaş suçlarını tüm açıklığıyla ortaya koyan "Kanıt" belgeselinin gala gösteriminde yaptığı konuşmada, Kanıt'ın önce kitap olarak çıktığını, şimdi de belgeselinin yayımlandığını aktardı.

 

Kanıt'ın kelimenin tam anlamıyla tarihî bir proje olduğunu, belgeselle, 7 Ekim'den bu yana İsrail'in işlediği her türlü zulmün, savaş suçunun ve soykırım fiilinin kayıt altına alındığını anlatan İletişim Başkanı Altun, Uluslararası Adalet Divanı Başkanı, BM Özel Raportörü, Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası kuruluş çalışanlarının bu belgeselde katkılarının bulunduğunu, Gazze'de yaşanan süreçle ilgili kapsamlı veriler paylaştığını söyledi.

İletişim Başkanı Altun, belgeselde ne kadar iyi işlense de İsrail'in işlediği savaş suçlarını, insanlığın vicdanında açtığı yaraları anlatmaya esasında günlerin yetmeyeceğini vurgulayarak, "Hatırlar mısınız, geçtiğimiz günlerde Filistinli bir genç elinde tuttuğu kitabı ateşe verdi ve dedi ki 'Uluslararası hukuk diye bir şey yokmuş, hepsi koca bir yalanmış.' Gerçekten bu çok haklı ve bir o kadar da ahlaklı bir isyan.

 

Aydınlanmacıların, pozitivistlerin, modernistlerin, ilerlemecilerin, Batıcıların insanlığın en üst seviyesi olarak takdim ettiği, içinde bulunduğumuz bu zaman diliminde, tarihin bu evresinde gerçekten hep birlikte insanlığın günden güne ölümünü izliyoruz, nasıl kan kaybettiğini izliyoruz." ifadelerini kullandı.

 

"Kanıt, üzeri örtülmeye çalışılan soykırımı delilleriyle gözler önüne seriyor"

 

Filistin halkının dünyanın gözleri önünde yok edilmeye, soykırıma tabi tutulmaya çalışıldığına dikkati çeken İletişim Başkanı Altun, şu değerlendirmelerde bulundu:

 

"Kendilerini medeni dünyanın birer üyesi olarak addeden devletler apaçık şekilde İsrail'e destek veriyorlar ve bu destekle İsrail, Filistinlileri soykırıma tabi tutuyor. Bugün kendisi vesilesiyle bir araya geldiğimiz Kanıt belgeseli de işte ısrarla yok sayılan, görmezden gelinen, üzeri örtülmeye çalışılan bu soykırımı delilleriyle gözler önüne seriyor.

Öyle inanıyorum ki bu belgeselle tüm dünya bugün ve yarın, 14 bini çocuk olmak üzere yaklaşık 34 bin insanın dünyanın gözleri önünde nasıl katledildiğini görecek. Bu denli büyük bir soykırım karşısında insanlığın nasıl bu kadar kör, bu kadar sağır ve bu denli dilsiz olduğunu fark edecek ve kimlerin bu süreçte doğru yerde, kimlerin hakkın yanında, kimlerin yanlış yerde, batılın yanında olduğunu idrak edecek."

 

"İsrail, gazetecileri stratejik bir hedef olarak gördüğü için onlara kasıtlı bir şekilde saldırdı"

 

Belgeseldeki kanıtlar için büyük emekler verildiğinin altını çizen İletişim Başkanı Altun, delillerin AA'nın Gazze'de görev yapan foto muhabiri Ali Jadallah gibi birçok kahramanın canlarını hiçe sayan hakikatperver yaklaşımlarıyla elde edildiğini kaydetti.

 

İletişim Başkanı Altun, İsrail'in tam da bu nedenle hakikati ortaya çıkarmaya çalışan gazetecileri hedef aldığına işaret ederek, "Şu ana kadar 140'ı aşan gazeteci ne yazık ki İsrail tarafından katledildi, şehit edildi. İsrail, gazetecileri stratejik bir hedef olarak gördüğü için onlara kasıtlı bir şekilde saldırıyor. Hedef gözeterek bile isteye onları öldürüyor, katlediyor." diye konuştu.

 

İsrail'in bayram günü TRT Arabi ekibini hedef aldığını ve tankla saldırdığını, kameraman Sami Muhammed Şehade'nin bacağını kaybettiğini, iki gazetecinin de yaralandığını anımsatan İletişim Başkanı Altun, "Hakikat uğruna ölümü göze alan gazetecilere, hepimiz şükran borçluyuz, minnet borçluyuz. Onlar gerçek kahramanlar." dedi.

İletişim Başkanı Altun, bu yolda şehit olanları rahmetle ve minnetle yad etti, yaralananlara şifa diledi.

 

"Mazlumların her daim yanında duracağız"

 

İsrail'in bir taraftan gazetecileri hedef alarak hakikatin ortaya çıkmasını engellemeye çalıştığına diğer taraftan dezenformasyonla, yalanla, kurgulanmış içeriklerle hakikatin üstünü örtmeyi hedeflediğine dikkati çeken İletişim Başkanı Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının 7 Ekim'den bu yana 200'ü aşkın İsrail kaynaklı dezenformasyonu ifşa ettiğine ve doğrusunu dünyaya duyurduğuna işaret etti.

 

Anadolu Ajansı Teyit Hattı'nın bu bağlamda birçok dezenformasyonu ortaya çıkardığını belirten İletişim Başkanı Altun, diğer yandan TRT'nin de bir çok uluslararası yayınıyla dünya kamuoyunu aydınlatmaya devam ettiğini söyledi.

İletişim Başkanı Altun, "İsrail'in hem Filistinlileri hem de hakikati sorumsuzca katlettiği bir ortamda, Türkiye olarak biz, şunu çok ve net bir şekilde ifade etmek istiyorum ki susmayacağız, medyamızla konuşacağız. Hakkı, hakikati haykırmaya devam edeceğiz. Zira bu bir hakikat nöbetidir. Tarihin, hakikatin gür sesi olacağız. Mazlumların yanında her daim dimdik duracağız." ifadesini kullandı.

 

"Filistin'i unutmak, unutturmaya kalkmak en büyük ihanettir"

 

Son günlerde Gazze'de devam eden soykırımı gündemden düşürmeye dönük iki gelişmeye şahit olunduğunu da aktaran İletişim Başkanı Altun, bunlardan birinin Türkiye'yi doğrudan hedef alan, İsrail'le ilişkilendirmeye yönelik kötücül dezenformasyon kampanyası olduğunu belirtti.

 

İsrail'e yapılmayan eleştirilerin, gösterilmeyen tepkilerin Türkiye'ye, hükûmete gösterilmeye çalışıldığını söyleyen İletişim Başkanı Altun, Türkiye sınırları içinde bu süreçte birçok dezenformatif içeriğin üretildiğini, bunlara karşı çeşitli platformlarda yalanlama yaptıklarını ve gerçeğini kamuoyuyla paylaştıklarını anlattı.

 

İletişim Başkanı Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

 

"Bunları yapmamıza, gerçeği paylaşmamıza ve gerçek ortada olmasına rağmen, HAMAS'ı terör örgütü olarak lanse edenler, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın şerefli 'one minute' çıkışını dahi hazmedemeyenler, onu eleştirenler, İsrail tarafından düşman olarak görülen Türkiye'yi hedefe koymaya ve İsrail'le ilişkilendirmeye kalktılar.

 

Şunu çok açık ve net bir şekilde vurgulamamız gerekir ki Türkiye, şartlar ne olursa olsun, mazlum Filistin halkının yanındadır. Türkiye ne olursa olsun, Filistin davası söz konusu olduğunda açık ve net bir şekilde bütün uluslararası platformları bir imkân olarak görmüştür ve Cumhurbaşkanımız çok gür bir sedayla, Filistin davasının uluslararası alanda birinci derecede liderliğini yapmıştır. Bizim söylemde de eylemde de yerimiz, Filistinli kardeşlerimizin yanıdır. Filistin'e sahip çıkmak hem tarihimizin hem inancımızın hem de insanlığımızın bize yüklediği kutsal bir görevdir. Siyasi ya da başkaca birtakım hesaplar içinde olanları ne ciddiye alabiliriz ne de muhatap alabiliriz. Biz kalbi Filistin'den yana çarpan kardeşlerimizle Filistin davasını sahiplenmeye devam ederiz ve devam edeceğiz."

 

İletişim Başkanı Altun, "İsrail, Filistin'e destek olduğumuz için fırsat buldukça bize saldırırken, Türkiye'yi İsrail destekçisi olarak göstermeye çalışmak en çok günümüzün İsrail'ini ve İsrail sevenlerini sevindirir. 

 

Kalbimiz Filistin için atarken, gündemimiz Filistin iken bu kampanyalar yüzünden Filistin davası, mazlum Gazzeliler unutturulmak istenmektedir. Buradaki strateji, hedef budur. Filistin'i unutmak, unutturmaya kalkmak da en büyük ihanettir." dedi.

 

"İsrail'i hiçbir oyun, strateji veya kampanya aklayamaz"

 

Filistin'i unutturmaya, zulmü görünmez kılmaya dönük diğer bir gelişmenin ise birkaç gün önce İsrail ve İran arasında yaşanan gerilim olduğunu vurgulayan İletişim Başkanı Altun, İsrail'in İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına saldırması ve askerlerini öldürmesiyle başlayan gerilimin sistematik bir şekilde Filistin'deki zulmü perdelemek için kullanıldığını ifade etti.

 

Batılı ülkelerin yaptıkları açıklamalarla gerilimi tırmandırdıkça tırmandırdığını, Filistinlilere yönelik soykırımın gündemden düşürülmek istendiğini dile getiren İletişim Başkanı Altun, İran'ın cevabının bilhassa Batılı başkentlerde ve kamuoyunda İsrail'in sürdürdüğü soykırımın geri plana itilmesine yol açtığını kaydetti.

 

İletişim Başkanı Altun, şöyle devam etti:

 

"Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ifade ettiği üzere İsrail'in, uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesi'ni açıkça çiğneyerek Şam'daki İran Büyükelçiliğini hedef almasına ses çıkartmayanlar, İran'ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Zalim İsrail, bir anda mağdur gibi gösterilmeye çalışıldı. Bu süreçteki girişimleri, İsrail'i batı kamuoyu nezdinde aklama girişimi olarak görüyoruz. Fakat bu girişimlerin gizleyemeyeceği bir gerçek varsa o da İsrail'in bugün Gazze'de bir soykırım yaptığıdır.

 

İsrail'i hiçbir oyun, strateji veya kampanya aklayamaz. Elbette biz Türkiye olarak, Gazze soykırımının görünmez kılınmasını engellemek için çok yoğun bir diplomasi trafiği işlettik. Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde ve ne ateşe körükle gitmenin ne de Netanyahu hükûmetini cesaretlendirmenin bir faydası olacağını vurguladık."

 

"Soykırımı normalleştirmeye dönük bütün gayretlerle mücadele etmek zorundayız"

 

Bölgesel ve küresel aktörlerin, Filistin saldırı altındayken, ne bölgede ne de küresel alanda barış, istikrar olamayacağını kabul etmesi ve buna göre bir strateji belirlemesi gerektiğinin altını çizen İletişim Başkanı Altun, şunları kaydetti:

 

"Filistinli bebeklerin, çocukların, kadınların katledilmesini normalleştirecek stratejileri boşa çıkarmak bizim bu bağlamda en önemli sorumluluğumuzdur. Başta kamusal iletişim süreçlerine yön veren kamu kurumları ve yine beraberinde medyada faaliyet gösteren özel medya kuruluşları... Biz bu bağlamda Gazze'de İsrail'in soykırımı gizlemeye dönük bütün gayretlerle hesaplaşmak zorundayız. Bu soykırımı normalleştirmeye, unutturmaya dönük bütün gayretlerle mücadele etmek zorundayız. Bu bizim vazifemiz.

 

Bu anlamda Kanıt kitabı da Kanıt belgeseli de bu kötücül normalleştirme stratejilerini geçersiz kılmaya yönelik bir girişimdir. Biz bu çalışmalarla, bu delillerle Filistin davasını, Gazze soykırımını, İsrail zulmünü uluslararası alanda hakkıyla anlatmaya çalışıyoruz. Ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde devam eden soykırım davasına somut kanıtlarla, delillerle katkıda bulunmak istiyoruz."

 

İletişim Başkanı Altun, Anadolu Ajansı çalışanlarını, yöneticilerini, özellikle de Kanıt kitabında ve belgeselinde emeği geçenleri, Gazze'de kahramanca hakikat uğruna, hak uğruna faaliyet gösteren gazetecileri tebrik etti.

 

İletişim Başkanı Altun’dan, AA'nın "Kanıt" belgeseline ilişkin paylaşım

 

İletişim Başkanı Altun, sosyal medya hesabından AA’nın “Kanıt” belgesi galasına ilişkin paylaşımda bulundu. 

İletişim Başkanı Altun, paylaşımda şu ifadelere yer verdi: 

 

“'Kanıt' belgeseli, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in işlediği her türlü zulmün, savaş suçunun ve soykırım fiilinin kayıt altına alındığı bir belgesel.

Kanıt Belgeseli’nde;
* Uluslararası Adalet Divanı Başkanı ile
* BM Özel Raportörüyle
* Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası kuruluş çalışanları ve uzmanlarla Gazze’de yaşanan süreç etraflıca ele alınıyor.

Burada şu acı gerçeği de ifade etmemiz lazım.

Delil niteliğindeki birçok içerik 52 dakikalık bu belgeselde başarılı bir şekilde sergilenmiş olsa da İsrail’in işlediği suçları, insanlığın vicdanında açtığı yaraları tarif etmeye ne dakikalar ne saatler ne de günler iktifa eder.

 

Son günlerde Gazze’de devam eden soykırımı gündemden düşürmeye dönük iki gelişmeye şahit olduk.
Bunlardan biri doğrudan ülkemizi hedef alan, Türkiye’yi İsrail’le ilişkilendirmeye yönelik kötücül dezenformasyon kampanyasıydı.


İsrail’e yapmadıkları eleştirileri, göstermedikleri tepkileri Türkiye’ye, hükümetimize yöneltmeye çalıştılar.

Bu süreçte, ülkemiz sınırları içinde de birçok dezenformatif içerik üretildi ve biz bunlara yönelik olarak onlarca yalanlama yaptık, bunları da kamuoyuyla paylaştık.

 

Bunları yapmamıza ve gerçek gün gibi ortada olmasına rağmen, HAMAS’ı terör örgütü olarak lanse edenler, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “one minute” çıkışını dahi eleştirenler İsrail tarafından düşman olarak görülen Türkiye’yi İsrail’le ilişkilendirmeye kalktılar.

 

Şunu çok açık ve net bir şekilde vurgulamamız gerekir ki Türkiye, şartlar ne olursa olsun mazlum Filistin halkının yanındadır. Söylemde de eylemde de yerimiz, Filistinli kardeşlerimizin yanıdır.

 

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği üzere İsrail’in, uluslararası hukuku ve Viyana Sözleşmesini açıkça çiğneyerek Şam’daki İran Büyükelçiliğini hedef almasına ses çıkartmayanlar, İran’ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler.

 

Zalim İsrail, bir anda mağdur gibi gösterilmeye çalışıldı.

Bu süreçteki girişimleri İsrail’i Batı kamuoyu nezdinde aklama girişimi olarak görüyoruz.

Fakat bu girişimlerin gizleyemeyeceği bir gerçek varsa o da İsrail’in bugün Gazze’de bir soykırım yaptığıdır.

İsrail’i hiçbir oyun, strateji veya kampanya aklayamaz.

 

Türkiye olarak, Gazze soykırımının görünmez kılınmasını engellemek için çok yoğun bir diplomasi trafiği işlettik.

Ve ne ateşe körükle gitmenin ne de Netanyahu hükümetini cesaretlendirmenin bir faydası olmayacağını vurguladık.

Bugün bölgesel ve küresel aktörlerin başta şunu kabul etmesi ve buna göre strateji belirlemesi gerekir;

 

Filistin saldırı altındayken bölgemizde ve küresel alanda barış, istikrar ve selamet sağlanamaz. Filistinli bebeklerin, çocukların, kadınların katledilmesini normalleştirecek stratejileri boşa çıkarmak da en büyük sorumluklarımızdan biridir.

 

“Kanıt” kitabı da “Kanıt” belgeseli de bu kötücül normalleştirme stratejilerini geçersiz kılmaya yönelik bir girişimdir.

 

Biz bu çalışmalarla, bu delillerle Filistin davasını, Gazze soykırımını, İsrail zulmünü uluslararası alanda hakkıyla anlatmaya çalışıyoruz.  

 

Bu vesileyle, Anadolu Ajansı'nın değerli çalışanlarına ve yöneticilerine, aynı zamanda “Kanıt” kitabı ve belgeselinin hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum."